Running with

Augusten Burroughs, hayatının en çalkantılı dönemlerini alkolik bir baba ve psikolojik sorunlarla boğuşan bir annenin arasında sıkışıp kalarak geçirir. Daha çocuk yaşta, ebeveynlerinin sürekli tartışmaları ve kızgınlıkları arasında büyüyen Augusten, 14 yaşına geldiğinde kendini farklı bir hayatın eşiğinde bulur. Annesi, sonunda babasından boşanma kararı aldıktan sonra, Augusten için zamanla bir rol model haline gelir. Ancak, bu rol modelin de kendi içinde pek çok sorun barındırdığını anlaması uzun sürmez. Annesi Deirdre, kendisini yazarlık alanında başarılı sanan fakat derin bir kimlik krizinin içinde kaybolmuş bir kadındır. Kendi problemleriyle baş edemeyen Deirdre, oğlunun sorumluluğunun altında ezildiğini hisseder ve çözümü, psikatristi Dr. Finch'in önerisiyle, Augusten’i Finch ailesinin yanına yerleştirmekte bulur. Augusten, önce bu durumu bir çeşit delilik olarak görse de Finch ailesiyle tanıştıktan sonra fikri yavaşça değişir. Finch ailesinin evine adım attığında, buranın akıl hastanesini andıran bir yapı olduğunu fark eder. Ancak zamanla, bu sıra dışı ve kural tanımayan ailenin bir parçası olmaktan başka seçenek bulamaz. Finch ailesi, absürt kurallarla dolu bir dünyada yaşamaktadır. Evin annesi figürü neredeyse tamamen silinmiş gibidir, baba ise sadece karizması sayesinde varlık gösteren bir piskopattır. Finch ailesi, tanrı, bilim, seks ve sanat gibi konularla kafayı bozmuş, adeta deliliğin sınırlarında gezinmektedir. Bu film, izleyicileri sıradışı karakterlerinin dünyasına çekerek, absürtlüğün ortasında bir ailenin nasıl ayakta kalmaya çalıştığını gözler önüne seriyor. Hayatın zorluklarına karşı farklı bir bakış açısı sunan bu film, izleyicileri düşündürmeyi başarıyor